21 Temmuz 2014 Pazartesi
Yaz Sıcağından Kaçanlar için Alternatif bir Gezi Rotası: Doğu Karadeniz
Emir N. ŞEREMET'in kaleminden..
İnsan müdürüyle tatile çıkar mı demeyin. Sırf müdürünün gönlünü hoş etmek için, tatilini heba etmiş yalakalardan sanmayın beni. Şanslıyız ki yeni jenerasyon yöneticilerle çalışıyoruz. Öyle otoriter, kel, göbekli bir müdürüm olsa; ben de katlanmazdım kıvrım kıvrım uzayan Karadeniz yollarına..
Hafta içi pazartesi-salı yoğun çalıştıktan sonra çarşamba günü
Kayseri'den Sivas'taki müşteriye toplantıya gittik,oranın çıkışında araba ile
topuk Karadeniz :)
Güzergah olarak müşterim 'Emir sen Tokat üstünden Samsun'a gidip
oradan otobandan git arka yoldan Allah muhafaza sen düzgün temiz çocuksun yol çok
bozuk başına bir iş gelmesin' dese de ben kısa yolu tercih ettim ve akşam 5 te yollara düştük.
İlk istikamet Zigana Geçidi..Yol boyunca
içimize doğmuş olacak ki yol arkadaşım ve müdürüm Zafko'yla görev değişikliği dahil iş konuştuk ve yolculuğun kalanında konuşmamak üzere sözleştik. Otele gecenin bir yarısı vardık. Karanlıktan pek etrafa
bakamadan yattık.
Süper bir kahvaltının ardından ilk durak Maçka üstünden Sümela
Manastırı idi. Yamaçtan gördüğümüz an büyülendik zaten ,bu
topraklardaki en etkileyici yapıtlardan biri benim için.Yol boyunca
fark ettim,ben hayatımdan yeşili bu kadar sık ve çeşitli görmemiştim.
Yılda bir defa 15 Ağustos'ta Meryem Ana'nın isim gününde ayin
yapılmasına izin verilen yapıya belli bir yere kadar arabayla gidip sonra dar
bir patikadan yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Deniz seviyesinden 1150 metre
yüksekte bulunan yapıyı müzekart ile gezmenizi öneririm. İçindeki kilisenin MS 365
yılında yapıldığı sanılmakta, manastırın inşası ise 1400'lü yıllara uzanıyor.
Karadeniz'in benim için başka bir anlamı da köklerimin bu topraklara uzanmasıydı. Hiç tanıdığım akrabamız olmamasına rağmen yol üstünde gördüğümüz soyadımı taşıyan çay bahçesi bir an beni umutlandırdı:)
Buradan sonraki istikamet OF - Rize - Fırtına Vadisi - Ayder
Yaylası idi.
Karadeniz otobanı gerçekten başarılı bir yatırım; yolda giderken
onu anladım.Fırtına vadisi için denizden uzaklaşırken tekrar doğa başka bir
yeşil olmaya başladı ve acıkan karnımızı kiremitte alabalık ile doyurduk.
Karınlar doyduktan sonra Ayder Yaylasına tırmandık ve kendimizi kaplıcaya attık. Karadeniz'in serinliğinden hiç nasibini almamış sıcak havuzda; 30 dakikadan fazla kalamadık.
Ertesi sabah yaylalara araçla ile çıkamayacağımızı başta kabullenmeyerek tüm şartları zorladık. Araçtan vazgeçip tabana kuvvet yürümeye başladığımızda ise fotoğraf çekmekten yol kat edemedik ve kendimizi Çamlıhemşin'de Sini Yöresel Yemek&Kahvaltı'da bulduk.
Tatilin en iyi yemeğini orada yedik:sebzeli mısır ekmeği-elmalı
baklava-yalancı mantı-biber dolması-mıhlama-çay inanılmazdı;konuksever Anadolu
insanını da en iyi şekilde temsil eden sahibesini de unutmamak gerekir.
İkinci akşamı da Ayder Yaylası'nda geçirdikten sonra Batum'a doğru yollara düştük.
Nüfus cüzdanı ile ilk defa yurt dışına çıkma keyfini burada yaşadık
ve arabayı parka park ettikten sonra yürüyerek ülke değiştirdik.
Ve gümrük işlemleri sırasında karşılaştığımız yazı:)
Sınırı geçtikten sonra orada tanıştığımız 2 kişi ile Batum'a taksi
tuttuk ve otele yerleştik. Şehir yeni yatırımlarla birlikte kimlik değiştirmeye
çalışıyor: yüksek gökdelenlerle getto tarzı binaların sentezi.
Foursquare 'de üst sıralarda yer alan Shemoikhede Genatsvale restoranında yemeğimizi yedik.
Şehir turundan sonra akşamki duraklar: kumarhaneler ve Batum'un isim yapmış gece
kulüpleriydi.
Pazar günü Batum'dan geri dönüp sınırı geçtik ve Hopa'da keyifli bir tavla attık.
Ben yine Zafko'ya 5-0 yenildim (aslında yenerdim ama adam müdürüm sonuçta:))
Pazar akşam son durağımız Uzungöl'e giderken; yol boyunca yine
Çay kokuları eşlik ediyordu. Çaykur fabrikayı arayıp dolaşmak istediğimizi söyledik. Hiç umudumuz yoktu ama çevremizdeki yerli halkın sıcaklığı cesaret verdi.Ve talebimiz kabul edildi. Kendimizi bir anda Çaykur fabrikasında bulduk ve çayın nasıl yapıldığını
izledik. Bu da tatilin bir diğer unutulmaz anılarından biriydi.
Fabrika gezisinden sonra yine yollara düştük bu seferki durak Uzungöl'dü.
Ertesi sabah Ayder yaylasını bisiklet ile dolaştık. Turistik olmasına rağmen , güzelliğini ve özgünlüğünü koruyabilmiş bir yer olduğu konusunda mutabık kaldık.
Karadeniz turunun tadı damağımızda kaldı. Bir sonraki hedef: 4x4 bir arazi aracıyla yaylalara çıkmak ve bol oksijen depolamak.
Etiketler:
Batum,
Çay,
Çaykur,
Doğu Karadeniz,
Hopa,
UzunSeyahatler
16 Temmuz 2014 Çarşamba
Kazandıkları Parada Gözünüzün Kaldığı 7 Meslek Grubu
Acun Ilıcalı'nın yaptığı işe bir isim verebilseydim; en üst sıraya onu koyacaktım ama bulamadım.
1) Emlakçılar:
Kiralayacağınız ya da satın alacağınız bir daireyi sırf sizden daha önce
gördü diye mükafatlandırmak zorunda kaldığınız gözü açık arkadaşlardır. Her
birinin hayal gücü çok yüksektir ve hayata hep pozitif yanından bakarlar: parmak
ucunda, 45 derecelik açıyla eğildiğinizde gördüğünüz su birikintisinin deniz
manzarası olduğuna sizi de inandırırlar. 13 km mesafedeki polis karakolu;
taşınacağınız semtin ne kadar güvenli olduğunun kanıtıdır onlar için. Size
gösterdikleri evdeki camlar, elbette ki içerideki nostaljik havayı bozmamak için yenilenmemiştir. Çok
hatırşinastırlar; size de kesin içleri ısınmıştır ve bunun için ev sahibiyle
konuşup kirayı indirmeye çalışırlar. Kontrat imzalanıp, komisyon cebe
indirilene kadar; ‘’evde bir sorun çıkarsa , biz hep buradayız, mutlaka irtibatta
kalalım’’ gibi cümlelerini işitirsiniz. Hayatınız boyunca da bir daha
karşılaşmazsınız.
2) Diyetisyenler:
Size, yağsız tuzsuz yemek listeleri
vermesi için gittiğiniz; çoğunluğu sinir bozucu incelikte kadınlardan oluşan
meslek grubu..İtiraf ediyorum ben de bu tuzağa düştüm L Hem, kendi tespitlerime göre 3.5
kilo olan fazlalığımı vereyim, hem de
sağlıklı beslenmeyi öğreneyim diye 3-5 seansın parasını gözden çıkarıp
diyetisyenden randevu aldım. Victoria’s Secret mankeni olabileceğime ikna edildim ve 12 seanslık parayı peşin verdim. Sonuç: balık etli kadın candır:)
3)Psikologlar:
Bu mesleğin hakkını verenlere saygımız sonsuz. Ancak modern
dünyada fazlasıyla içinin boşaltıldığını da kabul
edelim. İstediği işe kabul edilmeyen, sevgilisinden ayrılan, terfi edemeyen,
boğazı ağrıyan, kilo veremeyen, fermuarı yırtılan, kontörü biten herkes acilen bir psikologa koşmaya başladı. Siz morali bozuk bir arkadaşınızı rakı masasında saatlerce dinleyip, onu neşelendirmek için bin türlü hokkabazlık yapıp üstüne
bir de jest olsun diye dünya kadar hesabı
ödersiniz; o gider kendisini sofistike bakışlarla dinleyen ve sürekli çocukluğunuza inen bir psikologa servet bırakır.
Üstelik seanslardan sonra da elinizde
bir reçete bulmayı bekleyemezsiniz. İşteki başarısızlığınızın nedeni kesin
otoriter bir baba figürüdür; kötü giden ilişkilerinizin nedeni ise ergenlikte
sınıfın ortasında kaçan çorabınızla dalga geçilmesidir. Babayı mı değiştirelim, kaçmayan çorap mı
bulalım diye düşünürken; seans biter, 250 TL‘yi bırakınca birden bir
aydınlanma yaşarsınız. Evrene mesajlarınızı yollayarak eve geri dönersiniz.
4) Futbol
Yorumcuları: Futboldan anlamam. Ofsaydın bile ne olduğunu yeni çözmüş ama pratikte henüz hiç tespit
edememiş bir insanım. Ama insanların futbolla ilişkisinin ‘’oynamak’’ ve ‘’ izlemek’’ olarak
daraltılması gerektiğini düşünüyorum. Zira futbolun dinlenecek değil, daha çok
izlenecek bir aktivite olduğuna futbol severler de katılacaktır. Futbol maçı
izleyen hiç kimsenin: ‘’falanca takım ikinci yarıya
hızlı başladı; filanca takım erken yoruldu’’ safsatalarını dinlediğine ve dikkate
aldığına şahit olmadım.
5) Genel
Müdürler: Yeni stratejileri ve hedefleri belirledikleri söylenir. Siz umut
ve merakla yenilikleri beklerken; ne yaptığınız iş değişir, ne maaşınız artar, ne mesainiz azalır. Toplantılarda
kendilerine hazırlanan süslü püslü sunumları dinler, yaptıkları birkaç yorumla genellikle hayatınızı karartırlar. Sürekli iş seyahatine
gider, size de bir şey getirmezlerJ
Kendileriyle yapılacak yarım saatlik toplantı için; 10 gün çalışıp; 90 slide
sunum hazırlarsınız; 12. slide’dan sonra falanca şirketin CEO’suyla yemek
yiyeceği için toplantıdan ayrılırlar. Kısa bir özet göndermenizi isterler.
Özeti hazırlamak da nereden baksanız 3 gününüzü alır. Genel müdürlük, emeklilik
döneminin yüksek maaşlı hali gibidir. Sizin emeklilik için kurduğunuz
ancak çocukların üniversite masrafından dolayı hiç bir zaman gerçekleştiremeyecek olduğunuz hayalleri , onlar çalışırken
yaparlar. Squash oynar, balık tutar, tekneleriyle uzun tatillere çıkarlar.
6) Noter:
Bütün alım satım işlerinden tutun da; çekiliş ve kuralara kadar her naneye
imzaları gerekir. Lotoyu tuttursanız bile, zengin olduğunuzu ispatlamak için bu
asık suratlı adamlara muhtaçsınızdır. Anlamadığım, imza attıkları dosyalara hiç
bir zaman bakmamalarıdır. Kitap götürseniz, farkında olmadan onu bile imzalarlar.
7)Milletvekilleri:
okuyucunun yorumu..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)