17 Mart 2014 Pazartesi
Her plaza çalışanının yaşayacağı 7 dönem
Eğer bir plazada çalışan beyaz yakalıysanız; iş hayatınızın ilk 10 senesinde
aşağıdaki evreleri büyük ihtimalle yaşayacaksınız.
Bu evreleri tamamlayanlara
geçmiş olsun diyor ve aşağıdaki şarkıyı hediye ediyorum:
https://www.youtube.com/watch?v=Zxh2Oh58nwA
1. Gaz
Bulutu Dönemi /1. sene: İlkokulda; sınıf başkanı seçildiğiniz günden beri
farkında olduğunuz bir gerçek var ki; siz CEO olarak yaratıldınız. Sadece iş
yerindekilerin bunu görmesi için onlara fırsat vermeniz gerekiyor. Her ne kadar
6. aydan itibaren bir CEO’nun sahip olması gereken donanıma sahip olduysanız
da; şirketinizde 15-20 yıldır çalışanları demotive etmemek adına bikaç yıl
sabır göstermeniz gerekiyor.
2.
Mecburi Sosyalleşme Dönemi /2. sene: Haftanın 5 günü mesaiye kalarak, hafta
sonları maillere cevap vererek şirketi terfi etmeniz gerektiğine ikna
edemediniz. Neden? Çünkü kimse başında asosyel bir yönetici istemez. Bunu
fark edip; acil bir hobi edinmeniz gerekiyor. Yelken, tenis ve kayaktan en az
birini yapmanız CEO ‘luğa giden yolda sizi bir adım öne geçirecektir. Ayda 2 kez
gitseniz bile bir fitness üyeliğinizin bulunması çok kritik. Sofistike bir CEO
olacağınızın işaretlerini vermek istiyorsanız; şarap tadım kursu ve
fotoğrafçılığı deneyin.
3. Onlar Kaybeder Dönemi/3-4. sene:Tek haneli oranlarda verilen maaş zamlarıyla yetineceğinizi düşünmeleri
sizi fazlasıyla sinirlendirmeye başladı. Bütün arkadaş buluşmalarında kurumsal
hayatın dahilere göre olmadığı; sıradan ölümlülere göre olduğu sonucuna varıyorsunuz.
Bill Gates ve Mark Zuckerberg’den iş arkadaşlarınız gibi bahsetmeye
başlıyorsunuz. Çin’den şişme kadın ticareti yapmaktan; uzay yolculuğuna kadar
her akşam onlarca iş fikri geliyor aklınıza. Sermayeyi toparlayana kadar;
dehanızın farkına varamayan bu şuursuz iş arkadaşlarınıza bir süre daha
katlanmanız gerekiyor sadece.
4.
Optimizm
Dönemi / 5. sene: Üst seviyelerde istifa eden bir kaç kişi sayesinde terfinizi
aldınız. Aslında o kadar da kötü bi yerde çalışmıyorsunuz. ‘’Zaten kim mutlu ki
işinden; çalışmak güzel bişey olsa üstüne para vermezler’’ gibi sağda solda
Polyanna gibi dolaşmaya başlıyorsunuz. ''Önemli olan insanın sosyal hayattaki
zenginliği; kendi işini kursan gecen gündüzün kalmayacak'' söylemleri ön plana
çıkıyor.Maaş da arttığına göre kredi
çekip bir gayrimenkul yatırımı yapmayı planlayabilirisiniz. Musluk akarken
doldurmak gerek. Sizin aldığınız maaşla 3 çocuklu aileler geçiniyor, o yüzden
nankörlük yapmamak, dizi kırıp oturmak gerek diyorsunuz ve devam ediyorsunuz.
5.
Bohem
Dönem / 6. sene: ''Hayat işten ibaret değil; çok daha güzel şeyler var yaşanacak'' diyerek;
çalıştığınız şirketi zevk- sefa sponsorunuz haline getirmeye başladığınız dönem.
Tam anlamıyla iş hayatınızın Lale Devri. Ceo’lara; terfi etmek için gece gündüz çalışanlara acıyarak bakıyorsunuz. Haftasonu
bruchlarında; altı üstü 8 zeytin, 5 domatese üç haneli rakamlar ödediğiniz; yetmezmiş gibi extra sucuklu
yumurta söylediğiniz zamanlar oluyor. ‘’Parayı ne diye kazanıyoruz arkadaş’’ diyerek;
gezip tozup, yiyip,içiyosunuz. Pazartesi gününden haftasonu planını yapmazsanız
çalışmaya veremiyorsunuz kendinizi. Yıllık izinleri sisteme yüklendiği hafta
bloke edip; Avrupa’daki müzik festivallerine biletlerinizi alıyorsunuz.
6.
İsyan Dönemi / 7-8. sene: En tehlikeli dönem. Akşam mesai sonrası ve haftasonları size yetmemeye
başlıyor.Sürekli haz peşinde koşmak istiyorsunuz.İşe gitmek zulüm geliyor.
Hayat bu kadar kısayken; tek saniyenizi bile ofiste geçirmek istemiyorsunuz. Topuklu
ayakkabı ya da kravatınız en büyük düşmanınız haline geliyor. Pazartesi günleri
bayrakların yarıya inmesi gerektiğine inanıyosunuz; cumaları ise insanların
sokaklarda yarı çıplak şarkı söyleyerek festival yapması gerektiğine. Çok para
kazanmaya yönelik iş fikirlerinden; eğlenceli; rahat, az paralı ama huzurlu iş
fikirlerine doğru yumuşak bir geçiş yapıyorsunuz. Bu dönemde her plaza çalışanının
aklından en az 20 kere geçen 3 klasik iş fikri vardır:
1) Ege’de bir sahil kasabasına yerleşip
organik tarım yapmak: Çoğunun bir bitkiyle ilişkisi sevgilisinin iş yerine
yolladığı Orkide’yi sulamaktan ibaret pek çok Türk gencinin her nedense hayali
organik tarımdır. Organik olmayan tarımı yalayıp yutmuş gibi; o işte başarılı
olacağı fikrine nerden kapılırlar hiç bir zaman anlayamadım.
2) Pastacılık okulunu gidip hemen butik bir
pastane açmak: Bu net olarak Hollywood’un romantik komedilerinden özenilen bir
meslektir.Özellikle plaza kadınları arasında çok popülerdir. Mutfağa haftada
bir uğrayan, hayatında miksere dokunmamış onlarca kız arkadaşımın pastane açma
konusundaki aşkı beni hep şaşırtmıştır.
3) Aşırı konsept ve süper farklı bir bar açmak: Bu da plaza
erkekleri arasında çok yaygın olan bir hayaldir. ''Bar açalım abi ama öyle sıradan
bir bar değil; aşırı konsept bir bar''.
%80’inin aklına gelen konsept mini etekli, süper seksi garsonların
çalıştığı bir bar açmaktır; müşteri çekmek için bulunan en yaratıcı fikir
genelde bu olur.
7. Kabullenme
Dönemi /9. sene ve sonrası: Onlarca iş
fikri üzerine hayal kurulmuş, plan yapılmış,cirolar hesaplanmıştır. Ama o minik
ceraset, o kıvılcım bir türlü gelmemiştir. Yaş da belli bi yere gelmiş; ev kredisi
yarılanmıştır. Kadınlar için biyolojik saat çalışmaya başlamış; erkekler için
yüzük bekleyen sevgili evlilik baskısını artırmıştır. Bu dakikadan sonra
yapılacak tek şey seneler sonraki emekliliğe odaklanmaktır.
Bol şans..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hayat 1 Ben 0 mk
YanıtlaSil=D
Sil