Emir N. ŞEREMET'in kaleminden..
İnsan müdürüyle tatile çıkar mı demeyin. Sırf müdürünün gönlünü hoş etmek için, tatilini heba etmiş yalakalardan sanmayın beni. Şanslıyız ki yeni jenerasyon yöneticilerle çalışıyoruz. Öyle otoriter, kel, göbekli bir müdürüm olsa; ben de katlanmazdım kıvrım kıvrım uzayan Karadeniz yollarına..
Hafta içi pazartesi-salı yoğun çalıştıktan sonra çarşamba günü
Kayseri'den Sivas'taki müşteriye toplantıya gittik,oranın çıkışında araba ile
topuk Karadeniz :)
Güzergah olarak müşterim 'Emir sen Tokat üstünden Samsun'a gidip
oradan otobandan git arka yoldan Allah muhafaza sen düzgün temiz çocuksun yol çok
bozuk başına bir iş gelmesin' dese de ben kısa yolu tercih ettim ve akşam 5 te yollara düştük.
İlk istikamet Zigana Geçidi..Yol boyunca
içimize doğmuş olacak ki yol arkadaşım ve müdürüm Zafko'yla görev değişikliği dahil iş konuştuk ve yolculuğun kalanında konuşmamak üzere sözleştik. Otele gecenin bir yarısı vardık. Karanlıktan pek etrafa
bakamadan yattık.
Süper bir kahvaltının ardından ilk durak Maçka üstünden Sümela
Manastırı idi. Yamaçtan gördüğümüz an büyülendik zaten ,bu
topraklardaki en etkileyici yapıtlardan biri benim için.Yol boyunca
fark ettim,ben hayatımdan yeşili bu kadar sık ve çeşitli görmemiştim.
Yılda bir defa 15 Ağustos'ta Meryem Ana'nın isim gününde ayin
yapılmasına izin verilen yapıya belli bir yere kadar arabayla gidip sonra dar
bir patikadan yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Deniz seviyesinden 1150 metre
yüksekte bulunan yapıyı müzekart ile gezmenizi öneririm. İçindeki kilisenin MS 365
yılında yapıldığı sanılmakta, manastırın inşası ise 1400'lü yıllara uzanıyor.
Karadeniz'in benim için başka bir anlamı da köklerimin bu topraklara uzanmasıydı. Hiç tanıdığım akrabamız olmamasına rağmen yol üstünde gördüğümüz soyadımı taşıyan çay bahçesi bir an beni umutlandırdı:)
Buradan sonraki istikamet OF - Rize - Fırtına Vadisi - Ayder
Yaylası idi.
Karadeniz otobanı gerçekten başarılı bir yatırım; yolda giderken
onu anladım.Fırtına vadisi için denizden uzaklaşırken tekrar doğa başka bir
yeşil olmaya başladı ve acıkan karnımızı kiremitte alabalık ile doyurduk.
Karınlar doyduktan sonra Ayder Yaylasına tırmandık ve kendimizi kaplıcaya attık. Karadeniz'in serinliğinden hiç nasibini almamış sıcak havuzda; 30 dakikadan fazla kalamadık.
Ertesi sabah yaylalara araçla ile çıkamayacağımızı başta kabullenmeyerek tüm şartları zorladık. Araçtan vazgeçip tabana kuvvet yürümeye başladığımızda ise fotoğraf çekmekten yol kat edemedik ve kendimizi Çamlıhemşin'de Sini Yöresel Yemek&Kahvaltı'da bulduk.
Tatilin en iyi yemeğini orada yedik:sebzeli mısır ekmeği-elmalı
baklava-yalancı mantı-biber dolması-mıhlama-çay inanılmazdı;konuksever Anadolu
insanını da en iyi şekilde temsil eden sahibesini de unutmamak gerekir.
İkinci akşamı da Ayder Yaylası'nda geçirdikten sonra Batum'a doğru yollara düştük.
Nüfus cüzdanı ile ilk defa yurt dışına çıkma keyfini burada yaşadık
ve arabayı parka park ettikten sonra yürüyerek ülke değiştirdik.
Ve gümrük işlemleri sırasında karşılaştığımız yazı:)
Sınırı geçtikten sonra orada tanıştığımız 2 kişi ile Batum'a taksi
tuttuk ve otele yerleştik. Şehir yeni yatırımlarla birlikte kimlik değiştirmeye
çalışıyor: yüksek gökdelenlerle getto tarzı binaların sentezi.
Foursquare 'de üst sıralarda yer alan Shemoikhede Genatsvale restoranında yemeğimizi yedik.
Şehir turundan sonra akşamki duraklar: kumarhaneler ve Batum'un isim yapmış gece
kulüpleriydi.
Pazar günü Batum'dan geri dönüp sınırı geçtik ve Hopa'da keyifli bir tavla attık.
Ben yine Zafko'ya 5-0 yenildim (aslında yenerdim ama adam müdürüm sonuçta:))
Pazar akşam son durağımız Uzungöl'e giderken; yol boyunca yine
Çay kokuları eşlik ediyordu. Çaykur fabrikayı arayıp dolaşmak istediğimizi söyledik. Hiç umudumuz yoktu ama çevremizdeki yerli halkın sıcaklığı cesaret verdi.Ve talebimiz kabul edildi. Kendimizi bir anda Çaykur fabrikasında bulduk ve çayın nasıl yapıldığını
izledik. Bu da tatilin bir diğer unutulmaz anılarından biriydi.
Fabrika gezisinden sonra yine yollara düştük bu seferki durak Uzungöl'dü.
Ertesi sabah Ayder yaylasını bisiklet ile dolaştık. Turistik olmasına rağmen , güzelliğini ve özgünlüğünü koruyabilmiş bir yer olduğu konusunda mutabık kaldık.
Karadeniz turunun tadı damağımızda kaldı. Bir sonraki hedef: 4x4 bir arazi aracıyla yaylalara çıkmak ve bol oksijen depolamak.