26 Aralık 2013 Perşembe
Yavru Vatan İtalya!!
Üzerinden takriben 2.5 ay geçtikten
sonra; nihayet İtalya notlarını toparlayabildik. Kurban Bayramı tatilinde
5 günde 4 şehrini gezdiğimiz İtalya için
ancak dişimizin kavuğuna gitmedi yorumu yapılabilir sanırım. Roma-Floransa –Venedik üçgenine bir de
Trento’yu ekleyerek kısa tatilimizi biraz farklılaştırabildik. İtalya’da yapılacaklar ve görülecekleri
burada paylaşmak son derece yavan olur
çünkü pek çok Türk’ün İstanbul’da gezilecek yerden daha fazla Roma için
önerileri olduğunu googlelayarak bulabilirsiniz. Türklerin en fazla ziyaret
ettiği ülkeler arasında Ukrayna ve Arabistan’dan sonra İtalya’nın geldiğini
bizzat matematiksel olarak kendimiz ispatladık. Karşılaştığımız her 10 kişiden 2
tanesinin Türk olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki Roma’da kaldığımız 2 geceden
birinde, Türk arkadaşlarımızla tesadüfen karşılaşıp, akşam yemeğini bile
beraber yedik. Ukrayna ve Arabistan’daki ‘’ibadet’’ aşkı, İtalya içinse sanat
aşkı bu ülkeleri Türkler için birer cazibe merkezi haline getirmiş olsa gerek.
Gezdiğimiz bütün şehirler estetik açıdan göz doyurucu ve keyifli olmasına
karşın; turizm ve ticaret öylesine rahatsız edici safhalara ulaşmış ki;
kendinizi yolunmayı beklenen kaz gibi hissetmemeniz olanaksız. Bu yüzden
İtalya’ya turist olarak değil; en az 3-5 ay yaşamaya gitmek lazım.
Gezdiğimiz bütün şehirlerde
konaklama ve yeme-içme dışında en önemli harcama kalemi ise müze girişleriydi.
Bütün İtalyanlar çalışmayı bıraksa; sadece müze girişlerinden elde edilen
gelirle; memleket ekonomisi ayakta kalır. Falanca katedraline giriş 40
euro,filanca şapeli için ekstra 10 euro, elektronik rehber için artı 5 euro,
üstüne Michelangelo’nun görkemli heykellerini görmek için 15 euro derken içimizdeki
sanat aşkının bedeli ağır oldu. 2. günden sonra ağır dozda alınan sanatın
sarhoşluğu yerine İtalyan şaraplarınınkini tercih etmeye karar verdik.
Collessoum’da ebediyete intikal etmiş kahraman gladyatörlerimiz huzurunda
saygı duruşuna mütakip, Michelangelo’nun çıklak erkek heykellerine ‘’işte
bunlar hep sanat’’ diye kadeh kaldırdıktan sonra; kendimizi makarna ve pizza
arasındaki karbonhidratlarla döşenmiş yolda keyifli bir yolculuğa
bıraktık.
Roma-Floransa ve Venedik’de
gezdiğimiz yerleri sadece fotoğraflarla paylaşmak istiyoruz. Zaten Roma’da
Collessoum, Trevi Fountain, İspanyol Merdivenleri, Floransa’da Piazze del
Duomo, Venedik’de San Marco önündeki fotoğraflar; Türklerin düğün fotoğrafları
kadar çok ve yaygınJ
Bu rutin İtalya turu arasına
farklı bir tat katan kuzey şehri Trento’dan bahsetmek gerekiyor.
Trento’ya öyle merak edip de
gitmiş değiliz. İtalya’ya gezmeye gidenlerin kolay kolay yolu düşmeyecek ancak
bizim gibi bir dostu ziyaret etmek amacıyla geçerken uğranılacak bir şehir.
Roma-Floransa –Venedik gibi akdeniz ülkesi şehrinden ziyade; tarihinde
Avusturya’dan kopup geldiğini sonuna kadar hissettiren dağlık bir kuzey kenti.
Üniversite öğrencilerinin kattığı hareketliliği saymazsak, inzivaya çekilip
emekliliğinizi sürdürebileceğiniz bir yer. Şehrin içinden bindiğimiz
teleferikle nehrin üzerinden geçerek Sardagna adında bir İtalyan köyüne
ulaşıp, sıcak şarap ve kestanenin tadına baktık.
Sözün özü; orjinal bir tatil beklentisinde olanları, 3-5 günlük İtalya seyahatinin tatmin etmesi pek mümkün değil. Fazlaca popüler, fazlaca turistik..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
italyaya gitmis kadar oldum :)
YanıtlaSil