Social Icons

15 Aralık 2013 Pazar

Bu Güneş beklenmez..

Tarihin en magazinsel kesitlerini izlediğimiz Muhteşem Yüzyıl türevi diziler ve okuduğumuz romanların hafızamızda yarattığı karelere limon sıkan kitap uyarlamalarından  sonra, şüphesiz ki en popüler trendlerden biri de geçlik dizileri. Hayat Bilgisi, Kavak Yelleri , Küçük Sırlar gibi iyi bir izleyici kitlesi yakalamış dizilerin ardından son zamanlarda  karşımıza çıkan başka bir örnek daha var: Güneşi Beklerken..



Dizide bir grup lise öğrencisinin arkadaşlıkları ve tabi ki daha çok aşkları konu ediliyor. Öğrencilik ama ne öğrencilik!  Mesela dizideki has oğlan aynı zamanda okulun sahibi olan ailenin tek oğlu, her sabah son model arabasıyla okula gidiyor.  Ders çıkışı ise, o mekan senin, bu mekan benim dolaşıyor. Son dönem dizilerde oldukça sık karşılaştığımız, ata sporumuz boksla uğraşıyor. Ve tabi ki tüm gençlik dizilerinin en büyük 2 klişesi bu dizide de kullanılıyor: para içinde yüzen has oğlumuz, aile sevgisine aç bir ergen ve bu da yetmezmiş gibi  kankasının sevgilisine aşık. Has oğlanın acılar içinde kıvrandığını gören izleyiciler olarak hepimiz,  her gün son model arabasıyla okula giden bu gencin içinde bulunduğu süper travmatik duruma fena halde üzülüyoruz.


Çocukluğu ve ilk gençliği 90’larda geçenler hatırlar; bizim orta okul- lise yıllarımızda yeni palazlanan Amerikan gençlik dizileri furyası vardı. Evimiz Hollywood’da ve İlk Öpücük benim aklımda kalanlar. Her gün okuldan döner dönmez üstümü dahi değiştirmeden bu dizilere kitlenirdim. Dizideki karakterlerin ne ödevi olurdu, ne de çözmesi gereken testleri. Bütün teneffüslerde kantinde buluşup, her fırsatta öpüşürlerdi. Sizin aldığınız harçlık sadece tek kaşarlı tost almaya yeterken ve eteğinizin boyu nöbetçi öğretmenin inisiyatifine bağlıyken, izlediğiniz gençlerin altında araba, havuz partisine gitmelerini izlemek elbette o yıllarda fazlasıyla heyecan vericiydi. Benim yapmam gereken ödevler, kazanmam gereken sınavlar vardı. Üstelik değil bol öpüşmeli havuz partileri; bir arkadaşın doğum gününe gitmek için, partiye kimlerin geleceğinin listesini bir hafta önceden anne babayla paylaşıp izin almak gerekirdi. Bu dizilerdeki arkadaşlar öğrenci hallerine bakmadan birbirlerine pahalı taşlar alırken, hediye almak için sizin tek kaşarlı tostlara 1 hafta veda edip harçlık biriktirmemiz icap ederdi. Dizileri izledikçe içimde kopan ergen isyanlarını varın siz düşünün..
 Evde bu dizilere gelen yasak için babamın tesadüfen tek bölüm izlemesi yeterli olmuştu. Evdeki demokrasi arayışıma cevap bulamayınca, babamın bir diktatör olduğuna karar verip, ödevlerime geri dönmüştüm.



Güneşi Beklerken dizisiyle karşılaşınca, babamın kararının ne denli yerinde olduğunu fark ediyorum. Bugün, yetişkin olmasına rağmen pek çok kadının içine bir Bihter Ziyagil olma hayali yerleştirmeyi başarmış parlak Türk yapımcılar; ergen ruhları arayışta ve isyanda olan gençler için, bu dizilerde gördükleri hayatı bir rüyaya dönüştürebilecek kudrette. Herhangi bir idealden ve davadan uzak, gelecek kaygısı olmaksızın, aşk üçgenleri içinde heba olan bu karakterler dilerim ki yeni kuşağın beyninde birer rol modele dönüşmesin.
Bundan 6 ay önce; özgürlükleri için sokaklara dökülüp gaza boğulan Gezi çocuklarına öykünen; aşkın, emek ve saygıyla; gücün, para değil bilgi ve idealle geleceğine inanan bir nesile ihtiyacımız var.
Güneşi bekleyenleri değil, Güneşi zaptedenleri izlemek istiyoruz ekranlarda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder