19 Eylül 2013 Perşembe
Çin Günlükleri 3-Hong Kong
Çin seyahatimizin son durağında Hong
Kong’dayız. Hong Kong’dan bahsederken Çin demeye dilim varmıyor. 1997 yılına
kadar ‘’güneşi batmayan’’ İngiltere’ye bağlı bir sömürgeyken, bu tarihten
itibaren özüne dönmüş ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir bölge
haline gelmiş. Bu yüzden de Çin’de olduğunuzu hissettirecek tek şey
çevrenizdeki çekik gözlü vatandaşlar. Bazı bölgelerinde onlara bile pek
rastlayamıyorsunuz. Metro istasyonu bile Londra’daki metroyla aynı; bölgelerin
isimleri aynı fontla yazılmış. Bu yüzden burada haritasız, kitapçıksız
dolaşabiliyorsunuz. Herkes İngilizce konuşabiliyor.
Tarihi yerler çok fazla yok, bol miktarda
görkemli bina ve modern yapılar var. Şehri tepeden gören ‘'Peak’’ popüler
mekanlardan birisi. İstanbul Boğazı’nın yerini tutmasa da; büyük gökdelenlerin
manzarasını izleyerek tekne gezintisi yapabilirsiniz.
Bir de Disneyland var, ama Fransa ve
Amerika’dakileri ziyaret etmesek de şöhretini duyduk. Onlara kıyasla Hong
Kong’daki Disneyland’a adrenalini damardan alıp gitmeniz gerekiyor.
Hong Kong'da mutlaka bir Çay Evi'ne (Tea House) gitmenizi öneririz. Çay'a gösterilen itibari gördükten sonra, öyle gelişi güzel ince bellide çay içebileceğinizi sanmıyorum; biz o günden beri ne zaman çay içsek vicdanımız sızlıyor:) Çay evlerinde sizi özel bir odaya alıp modunuza ve amacınıza göre envai çeşit çay seçeneği sunuluyor. Odada size hizmet eden bir kişi bulunuyor ve hafızanız için, gözleriniz için, depresyonunuz için, artık ne derdiniz varsa ona göre çay servisi yapılıyor
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder